
Türklüğün vicdânı bir,
Dîni bir, vatanı bir;
Fakat hepsi ayrılır
Olmazsa lisânı bir
Ziya Gökalp (1876-1924)
Dil üzerine yapılan tartışmalar, aslında bir milletin kendini tanıma, geçmişle bağ kurma ve geleceğe yön verme çabasının en görünür alanlarından biridir. Türk dünyası üzerine hazırladığı analiz yazıları ile tanınan yazar Numan Aydoğan Ünal’ın 23 Nisan 2025 tarihli Türkiye Gazetesi’nde yayımlanan sayın Cumhurbaşkanı’na açık mektubu da bu çabanın güncel ve etkileyici bir örneğini oluşturuyor.
Mektup, sadece dil hassasiyetini dile getirmiyor, aynı zamanda konuyu bir medeniyet meselesi olarak ele alıyor.
Sayın Ünal, 1930’lu yıllarda başlayan “sadeleştirme” politikalarının, Türkçenin zengin tarihî kültür dokusunu örselediğini ifade ediyor. Ona göre, bu süreçte sadece kelimeler değil, aynı zamanda fikrî ve ruhî miras da kesintiye uğramış durumdadır ve Üniversite öğrencilerinin artık dedelerinin yazdığı yazıları anlayamaması, dilde yaşanan kopuşun boyutlarını ortaya koymaktadır.
Gerçekten de sayın Ünal’ın belirttiği gibi, Üniversite duvarında yer alan “Bu kelimelerin anlamını biliyor musunuz?” sorusu etrafında verilen örnek kelimeler (aguş, dirayet, tevekkül, feraset vb.) artık edebiyat fakültesi öğrencilerine bile açıklanmak zorunda kalıyorsa, ortada ciddi bir mesele vardır. Sayın Ünal, 1950’li yıllarda günlük gazetelerde kullanılan kelimeleri hatırlatarak, toplumun dil yeterliliğinin nasıl gerilediğini gözler önüne seriyor.
Neler Yapılabilir?
Dil meselesinin sadece nostaljik bir hassasiyet olarak değil, eğitim ve kültür politikalarının merkezine alınması gereken bir alan olduğunu vurgulamak gerekir. Bu bağlamda, Türk Dil Kurumu gibi kurumlar öncülüğünde çalıştaylar düzenlenebilir, eğitim müfredatında öğrencilerin Cumhuriyet dönemi Türkçesini anlayacak seviyeye gelmesini sağlayacak aksiyon planları geliştirilebilir. Bu sadece geçmişle bağ kurmak değil, aynı zamanda düşünme kapasitemizi artırmak anlamına gelecektir.
Metin yazımlarında, Türkçeye derinlik ve ifade zenginliği katan kelime, deyim ve terimlerin edebî bir üslupla yeniden kazandırılması mümkündür. Öğrencilere bu kelimeleri sevdirecek yöntemler geliştirilirse, dil tabii akışı içinde yeniden canlanacaktır.
Yine bu bağlamda, orta öğretim ve yüksek öğretim kurumlarında, mevcut öğretim kadrosu ve fiziki altyapı göz önünde bulundurularak, halen 15’in üzerinde varlık gösteren Türk alt dilleri ve lehçelerinden bazıları, seçmeli ders olarak okutulabilir. Bu uygulama, öğrencilerin yalnızca kelime hazinesini değil, aynı zamanda dil sezgisi, kültürel derinlik ve düşünme biçimlerini de geliştirecektir. Böylece dil eğitimi, sadece iletişim değil, aynı zamanda hafıza ve kimlik inşası bakımından da güçlü bir zemine kavuşacaktır.
Ayrıca, dil konusunda yapılacakların sadece devlet kurumları nezdinde yapılacak düzenlemelerle sınırlı kalmaması gerekir. Sayın Ünal’ın dile getirdiği gibi TV ve radyolarda görev verilen sunucuların ve yorumcuların uzmanlıkları yanında dil ve tarih şuuruna sahip şahsiyetlerden seçilmesine özen gösterilmelidir. Yazılı ve görsel basında siyaset, ekonomi, güvenlik, savunma, uluslararası ilişkiler, spor vb gibi alanlarda fikir beyan eden uzmanların , dilin imkânlarını estetik ve düşünce yönünden derinlikli olarak kullanan kişilerden seçilmesi önemsenmelidir. Nobel Barış Ödüllü filozof Albert Schweitzer’in sözünü burada hatırlamak yerinde olacaktır: “Örnek olmak, başkalarını etkilemede ana şey değil, tek şeydir.”
Gazetelerde elbette siyaset, ekonomi ve spor yazılarına yer verilmelidir. Ama bunun yanında, gazeteler dil, edebiyat ve insan merkezli yazılara da alanlar açmalıdır. Ancak bu yazıların, sadece belli kesimlere hitap eden ayrıştırmacı ve çatışmacı dil ve üslupta değil, siyasi ya da ideolojik kimliklerden bağımsız olarak hepimizin kendisinden birşey bulabileceği bütünleştirici nitelikte hazırlanmasına dikkat edilmelidir. Çünkü çağdaş anlamda millet olmak, aynı dili, kültürü ve ortak idealleri paylaşmakla mümkündür. Aynı kelimelerde buluşamayanlar, aynı ideallerde de buluşamazlar.
Dilimiz, sadece bir iletişim aracı değil; hafızamız, kimliğimiz ve geleceğimizdir. Onu korumak, zenginleştirmek ve sevdirerek yaşatmak hepimizin müşterek ödevidir.
Hasan Seçen, 23 Nisan 2025
*****
KAYNAK GÖSTERME:
Bilimsel yayın etiği ilkeleri doğrultusunda, bu yazıdaki bilgiler kaynak gösterilerek kullanılabilir. Kaynak göstermek için aşağıdaki referans künyesi kullanılabilir veya kopyalanabilir.
Seçen, H. (2025, April 23). Türkçe için birlik: Ortak dil, ortak gelecek. Prof. Dr. Hasan Seçen’in Akademik Sayfası. https://hasansecen.com/2025/04/23/turkce-icin-birlik-ortak-dil-ortak-gelecek/